Hayata dair cümleler dökülür kimi zaman ağzımızdan.Bazen yazıda kalır,bazen uçar gider.Sağa sola çarpar,anlamını yitirir.Yitirilmeyen cümleler için bu blog...
Başlarken...
14 Ocak 2016 Perşembe
8 Ocak 2016 Cuma
ULUSLAR ARASI HUKUK BAKIMINDAN KARABAĞ
İŞGALİ
Sovyetler Birliğinin
dağılmasıyla birlikte Güney Kafkasya cumhuriyetleri bağımsızlıklarını
kazanmıştır.Bu süreçte Ermenistan, Dağlık Karabağ’ın da dâhil olduğu Azerbaycan
topraklarının yüzde yirmisine tekabül eden bölgeyi işgal etmiştir.Karabağ
tartışması 1988-1989 yıllarında bölgede bazı kesimlerde yoğun nüfusa sahip olan Ermenilerin bağımsızlık için referandum düzenleyip bağımsızlık kararı almasıyla başlamış,sonrasında şiddetli
çatışmalara,bir milyona yakın insanın göç etmesine yol açan trajik bir savaşa
yol açmış,1994 yılında ise yapılan anlaşma ile taraflar ateşkes ilan
etmiştir.Ermenistan’ın bu haksız işgali Azerbaycan’ın binlerce asker kaybına
yol açmış,Hocalı, Ağdam gibi birçok yerde
katliamlara,milyonlarca insanın yerlerinden göç etmesin sebep olmuştur.Halen, 9
milyon nüfuslu Azerbaycan’da 1 milyondan fazla göçmen yaşamaktadır.Ülkedeki her
9 kişiden 1’i mülteci konumundadır.Azerbaycan’da mültecilere “kaçkın”
denmekte,ülkedeki kaçkınların sayısı toplam nüfusun yüzde 13’üne denk
gelmektedir.İşgal sadece insanlık dramına yol açmamış,maddi açıdan da işgal
neticesinde toplam uzunluğu 25 bin km olan otomobil yolu, toplam uzunluğu 3984 m olan 160 köprü,
14.500 km uzunluğunda elektrik hattı, 2500 elektrik trafosu, 2.000 km
gaz boru hattı, 160 su deposu, 34'ten fazla gaz dağıtım istasyonu tahrip
edilmiştir.Toplam 140.000 öğrenci kapasiteli olan 600 okul,53 bin öğrenciye
hizmet veren 65 meslek lisesi,2 yüksek öğrenim kurumu yok edilmiştir.700 kadar
sağlık ocağı,bu bağlamda 800 yataklı hastane,poliklinikler,doğum evleri,eczane
binaları,acil yardım hastaneleri dağıtılmıştır.Sağlık hizmetlerine verilen
zarar toplam 1,2 milyar dolara yakındır. Birçok
müze,cami,külliye talan edilmiştir.Azerbaycan Cumhuriyeti toplam 22
milyar dolar meblağında zarara uğramıştır.
Aradan
geçen süre zarfında Azerbaycan Cumhuriyeti, sorunun uluslar arası hukuk
kurallarına uygun barışçıl yollarla çözümlenmesi için Birleşmiş Milletler,AGİT
Minsk Grubu gibi uluslar arası kuruluş ve teşkilatlar,konuyla alakalı
devletler,dünya kamuoyu nezdinde her türlü girişimde bulunmuş ancak
Ermenistan’ın katı ve kabul edilemez tutumu yüzünden işgal henüz sona
erdirilememiştir.Elbette Ermeniler bu sorunda tek başına hareket
etmemekte,işgalin başladığı günlerden bu yana
Rusya’nın askeri ve diplomatik desteği ile mevcut durumu sürdürmektedirler.
Ermeniler işgal ile birlikte Dağlık Karabağ Cumhuriyeti olarak adlandırılan
devlet kurduklarını iddia etmektedirler.Ermenilere göre Karabağ Ermenileri
“self-determinasyon” (kendi kaderini tayin) hakkını
kullanarak kendi bağımsız devletlerine sahip olmayı seçmiş ve Azerbaycan’a karşı
bağımsızlık savaşı vermişlerdir.Ancak bu cumhuriyeti de facto olarak tanıyan
hiçbir devlet yoktur.Ermenistan,bilerek buranın bağımsız bir cumhuriyet
olduğunu ileri sürmekte,böylece uluslararası toplumu,tanımadığı bu cumhuriyeti
kamuoyu nezdinde fiilen ve hukuken tanımasını sağlamaya çalışmaktadır.Tüm bu
çabalara rağmen uluslar arası toplum bu cumhuriyeti tanımamakta,barış
görüşmeleri konusunda Azerbaycan ve Ermenistan’a telkinde bulunmaktadır.Fakat
devletlerin bölgedeki çıkarları,bölgenin enerji nakil hatlarının geçişinde
stratejik bir konumda bulunması,bölgeye yakın Türk Cumhuriyetlerinin ve tarihi
İpekyolu bağlantısının kurulmasının istenmemesi gibi birçok faktör yüzünden
sorunun çözümü konusunda atılmış somut,eşitlikçi ve hukuka uygun bir çözüm de
şimdiye kadar ortaya konmuş değildir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yüce Divanı’nın vermiş olduğu karar
Azerbaycan’ın haklı davasında uluslar arası hukuk desteği bakımından oldukça
önem arzetmekte,Azerbaycan’ın yaklaşık topraklarının %20 sinin Ermenistan
tarafından fiilen işgal edildiğini dolaylı yoldan hukuk zemininde
doğrulamaktadır.Sorunun çözümünde elbette hukuk kuralları tek başına yeterli olmamakta,küresel
ve bölgesel güçlerin siyasi bakışları ve politikaları meseleye yön
vermektedir.Ancak ne olursa olsun bu güçler de uluslar arası hukuktan tamamen
koparak,uluslar arası hukuka aykırı hareket edemeyeceklerine göre Azerbaycan’ın
bu tarz hem kişisel,hem de devlet tarafından ortaya konan girişimleri
arttırması gerekmektedir.Toprak bütünlüğünü sağlamış,egemenliğini koruyan güçlü
bir Azerbaycan’ın olmasının hem Türkiye için hem de diğer bölge devletleri için
bölgenin istikrarı yönünde önemli sonuçlar doğuracağı unutulmamalıdır.08/01/2016
Av.Göksal KILIÇ
Av.Göksal KILIÇ
2- Hukuki Açıdan Dağlık
Karabağ Sorunu:Chiragov ve DiğerleriV.Ermenistan Davası
Turgut Kerem Tuncel AVİM 26/06/2015
1 Ocak 2016 Cuma
KADINA ŞİDDET
Son yıllarda gittikçe
artan kadına şiddet eylemlerinden içimizi yakan,herkesin yüreğini burkan bir
olay yaşandı geçtiğimiz günlerde.Özgecan Aslan adlı üniversiteli kızın bindiği
dolmuşta darp edilerek hunharca katledilmesi bir anda ülkemizin başlıca
gündemini oluşturdu.Yaşanan olay gerçekten kelimelerle anlatılamayacak kadar
üzüntü vericiydi.Ancak maalesef bu ve buna benzer olaylar ne ilk ne de son
olacak gibi.Uzun yıllardır artarak devam eden kadına yönelik şiddetin belki de
patlama noktasıydı bu olay.Adliye koridorlarında hemen hemen benzer veya daha
da kötü bir çok olaya yıllardır şahit oluyoruz.Bunların çoğu görsel ve yazılı
basına yansımıyor bile.Cinsel saldırılar,aile içi şiddet,töre cinayetleri,başlık
parası,zorla evlendirme, boşanma ve benzeri aile hukukundan kaynaklı davalarda
maalesef kadınlarımız korunamamakta,olay neticesinde veya bir çok davada dava devam ederken karşı tarafça
şiddet görmekte veya ölümler
yaşanmaktadır.Peki kadına yönelik şiddetin fazla oluşunun sebepleri nelerdir
ülkemizde? Bu sebepler genel olarak
sosyo kültürel olarak ülkemizde erkeğin kadına göre daha üstün olduğu,erkeğin
daha çok söz hakkının olduğu
düşüncesi,evlilik birliğinde paylaşılan roller,kadının ekonomik olarak erkeğe
daha çok bağlı olması,eğitimde fırsat eşitliği konusundaki
dengesizlikler,kadının toplumsal ve siyasi hayatta temsilinin zayıf oluşu,devletin
bu gibi durumlarda kadını yasal ve diğer yönlerden korumasının yetersiz kalması
gibi birçok etken kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasında,meşrulaştırılmasında
rol oynamaktadır.Yine son yıllarda toplumsal olarak birçok değerimizin
yitirilmesi,aile ve manevi bağlarının
zayıflaması,kadının sürekli cinsel bir obje olarak ön plana çıkarılması,gelenek
ve kültürlerden uzaklaşılarak küreselleşmenin yarattığı,
sorgulamayan,düşünmeyen,çevresindeki olaylara ve hayata etkisiz,tepkisiz kalan
bir toplum düzeni oluşması da kadına yönelik şiddetin artışının
sebeplerindendir.
Kadına şiddet sorunu
sadece bizim gibi gelişmekte olan ülkelere ait bir sorun değildir.Gelişmiş
ülkelere baktığımızda bu ülkelerde de
kadına şiddetin fazlasıyla var olduğunu görmekteyiz.Her yaştan,her eğitim
düzeyinden,her gelir düzeyinden insanın kadına şiddet uyguladığı
söylenebilir.Ancak önemli fark şudur ki gelişmiş ülkelerde bu tarz durumlarda
veya öncesinde sosyal devlet ilkesi gereği oldukça fazla koruma kalkanı
oluşturulmuştur.Devletin sığınma evleri,kurumları,etkin ve sert bir yargı
sistemi,sivil toplum kuruluşları,etkili bir kamuoyu baskısı sayesinde yaşanan insan
hakları ihlalleri ve şiddet minimuma indirgenmekte,yaşananlar sonrası
kadınların rehabilite edilmesi ve topluma kazandırılması süreci çok daha kolay
ve sağlam olmaktadır.Ülkemizde ise maalesef devletin Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı bünyesinde yürüttüğü çalışmalar oldukça yeni olmakla birlikte yetersiz
ve etkisiz kalmaktadır.İşin en önemli ayağı olan yargı sistemi ise maalesef
diğer konularda olduğu gibi bu konuda da çözüm sağlayamamaktadır.Zaten dünyanın
hiçbir yerinde toplumsal sorunlar tek başına yargı ile çözülemez.Birçok
destekleyici etmenin bir arada olması
ile çözüme ulaşılabilir.Hukuk sisteminin içinde olan biri olarak şunu
söyleyebilirim ki ülkemizde birçok sorun yıllardır yargının sırtına atılmakta
ve çözüm beklenmektedir.Zaten kendi içinde birçok sorunla boğuşan yargının tek
başına,sadece kanunları uygulayarak sorunları çözmesi mümkün değildir.
Peki kadına şiddet
durumlarında nerelere başvurulabilir ve yardım alınabilir.?Öncelikle bu tarz
bir durumda en yakın polis merkezine veya jandarma karakoluna
gidilmelidir.Şiddete yönelik durum izler kaybolmadan derhal doktor raporu ile
belgelenmelidir.6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin
Önlenmesine Dair Kanun kapsamında en
yakınımızdaki Cumhuriyet Savcılığına veya Aile Mahkemelerine başvurulabilir.Bu
kanun kapsamında önleyici ve koruyucu birçok tedbir alınabilir.Örneğin şiddet
eyleminde bulunabilecek kişilere uzaklaştırma kararı alınabilir,aile konutu
şerhi düşülerek ortak konut tahsisi sağlanabilir,kadına koruma tahsis edilebilir.Yine
şiddet gören kadınlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüklerine
başvurarak sığınma ve psikolojik destek alabilir.Özellikle sığınma evleri
kadının şiddet sonrası korunma ve barınma gibi en temel ihtiyaçlarına
oldukça yarar sağlamaktadır.
Tüm bu önleyici ve
koruyucu tedbirler,yasal düzenlemeler gerekli olmakla birlikte unutulmamalıdır
ki sorunun çözümünde en önemli olan şey empati yapmaktır.Kadına yönelik bir
şiddet olayı yaşandığında acaba bu bizim en yakınımızdakilere veya şahsımıza yapılsaydı neler hissedecek
idiysek ona göre davranmalı,bireysel ve
toplumsal duyarlılığı,etkinliği göstermeliyiz.Unutmamalıyız ki kadın,toplumun
oluşmasının,gelişme ve ilerleyişinin temel direğidir.Kadının cennetle
müjdelendiği,her fırsatta sevgi ve hoş görünün,iyiliğin,toplumsal birlik ve
dayanışmanın vurgulandığı dini inancımız da bunu gerektirmektedir.Kadının her
zaman güzelliklerle,zerafetle anıldığı,Özgecanların katledilmediği,Özgecanların
dimdik ayakta,yaşamın her alanında,her yer ve zamanda yüzünde gülücüklerle
dolaştığı bir toplum dileğiyle…
Av.Göksal
KILIÇ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)